29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin İlanı - Geri Kalmış Bir İmparatorluktan Kendi Uçağını Yapan Bir Ulus Devlet Kurmak

Cumhuriyetin Kuruluşu ve İlanı

Her yıl 29 Ekim sabahı, gökyüzü biraz daha parlak görünür. Bayraklar biraz daha canlı dalgalanır. Çünkü 29 Ekim Türk Ulusu'nun kendi kaderini eline aldığı gündür: 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilmiştir!

Cumhuriyet bir yönetim biçimidir ama aslında bir yönetim biçimi olmanın ötesine geçen anlamlar da taşır: Cumhuriyet bir var oluş ve bir yeniden doğuştur.

Yüzyıllardır monarşi ile yönetilen bir halk 1923’te Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde “Artık yeter!” dedi. Siyasi bağımsızlık ve cumhuriyet, Türk Ulusu'nun kaderi olmalıydı. Aklın, bilimin, özgürlüğün ve eşitliğin sesi dinlenmeliydi. 

29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin doğum günüdür. Bununla birlikte yeni bir bilincin doğum günüdür. 

Cumhuriyet, karanlıktan aydınlığa uzanan bir yürüyüş ve Türk halkının geleceğini güvence altına alan en güçlü devrimdi.


***

Ama o karanlık neydi?  Peki ya sözü edilen o aydınlık neydi ve bize ne getirdi?


Karanlık

Yorgunluk ve geri kalmışlıktı karanlık...

Dünya tarihindeki en büyük imparatorluklardan biri olan Osmanlı İmparatorluğu, Cumhuriyet’ten önce yüzyıllarca hüküm sürmüştü. 

Ancak son yüzyıla gelindiğinde devlet askeri olarak zayıflamış, ekonomik düzeni çökmüş, eğitim sistemi neredeyse işlemez hale gelmişti. İmparatorluk çağa uyum sağlayamamıştı.

Halkın büyük kısmı okuma yazma bilmiyordu.

Bilim, sanayi ve teknoloji Batı’da ilerlerken bizde duraklamıştı. Geri kalmıştık ve arada büyük bir fark açılmıştı. 

Üretim çok düşüktü.

Düşünce ve eleştiri yerine itaatle, araştırma yerine ezberle yön bulmaya çalışıyordu.

Bütün bunların sonucu olarak ülke artık çağın gerisinde kalmıştı.


Birinci Dünya Savaşı bu zayıflığı ortaya çıkardı.

Osmanlı, savaşı kaybetti ve İstanbul dâhil birçok şehir işgal edildi.

İşgalciler Anadolu’yu paylaşmayı planlıyordu.

Devletin gücü tükenmişti, halk çaresizdi.

Karanlık işte bu tükenmişlik, çaresizlik ve beraberinde getirdiği umutsuzluktu.


Aydınlık

Tam bu sırada, Mustafa Kemal Paşa öne çıktı.

Halkın onun önderliğinde kendi kaderini yeniden eline almasıydı aydınlık...

Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak yeni bir dönemi başlattı.

Aklın ve onurun ayağa kalkışı ile başlayan yeni bir dönem...

Halk Mustafa Kemal Paşa önderliğinde köy köy örgütlendi, cephelerde savaşırken bir yandan da meclis kurdu.

23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.

Artık Türk Ulusu kendi adına karar veriyordu.

Bu, “aydınlığın ilk kıvılcımıydı.”


Savaş Sonrasında Yeni Bir Düzenin Başlangıcı

Savaş zaferle bitti ama asıl mücadele bundan sonra başladı. Osmanlı'yı zayıf düşüren uygulamalar terk edilmeliydi. Bilimsel, teknolojik, ekonomik ve askeri açıdan daha güçlü uygarlıklara yem olmadan ayakta durabilmek için uygarlıkta ileri gidilmeliydi. Atatürk'ün deyimi ile hedef "muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve onu geçmek"ti. Günümüz Türkçesi ile "çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşmak ve onu geçmek"ti. Genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açan anlayışları değil, çağın en gelişmiş uygarlıklarının düzeyini yakalayacak ve onu geçmemizi sağlayacak anlayışları benimsemeliydi. Hangi çağda yaşarsak yaşayalım bu hedef geçerli olacaktı...

Atatürk, bir yandan işgale karşı bir yandan da yüzyılların alışkanlıklarına karşı savaş veriyordu.

1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı.

Çünkü bir ülke, tek kişinin iradesine bağlı kaldıkça gelişemezdi.

Kalkınma; bilim, özgür düşünce ve adalet ile gelecekti. Bu da ancak halkın yönetime katılmasıyla mümkündü.

Ve 29 Ekim 1923’te Meclis’te şu karar açıklandı:


“Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir.”


O gün, geçmişin karanlığı resmen geride kaldı.


Aydınlığın Gelişi

Bilim, eğitim, sanayi ve ekonomi geliştirilmeli, iyileştirilmeliydi.

Cumhuriyet’in ilk yılları kolay geçmedi, ama yön belliydi.

Eğitim her çocuk için ulaşılabilir hale geldi.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi.

Türkçe'nin ses yapısına uygun olmayan alfabenin kullanımı terk edildi, benimsenen yeni alfabe ile okuma yazma oranı hızla yükseldi.

Köylerde okullar, şehirlerde fabrikalar kuruldu.

Bilim, bir devlet politikası haline geldi.


1926 yılına gelindiğinde Türkiye, Kayseri Uçak Fabrikası’nı kurmuştu.

Bu, genç Cumhuriyet’in sanayiye ve teknolojiye ne kadar önem verdiğinin göstergesiydi. Aynı zamanda Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bilimsel ve teknolojik özgüvenin somut göstergelerinden biriydi.

Fabrikada uçak gövdeleri, pervaneler ve yedek parçalar üretiliyor; bazı modeller yurt dışına satılıyordu.

Genç cumhuriyeti kuran Türk Ulusu kendi uçağını yapan bir halk haline gelmişti.


Ulusumuzun Geleceği

Cumhuriyet onurlu bir kurtuluş savaşının zaferi olmaktan fazlasıdır. 

Cumhuriyet bilincin zaferidir. 

İnançla kurulmuştur.

Karanlıktan aydınlığa geçiş Atatürk önderliğinde gerçekleşmiştir ama aslında Türk Ulusu'nun ortak adımıdır.

Her yıl 29 Ekim geldiğinde o adımı yeniden hatırlarız. 29 Ekim, Türkiye'de "Cumhuriyet Bayramı" olarak kutlanır.

Bütün dünyaya meydan okuduğumuz Kurtuluş Savaşı'nın sonrasında 1923 yılının 29 Ekim'inde bağımsızlığımızı Cumhuriyet ile taçlandırdık. Cumhuriyet Türk Gençliği'ne emanet edilen büyük bir devrimdir. Ulusumuzun geleceğinin güvencesidir. Her gün yeniden ve yeniden alınan bir özgürlük kararıdır! Dahili ve harici bedhahlara (iç ve dış düşmanlara) rağmen...

Yorumlar

Popüler Yayınlar