Türkiye Cumhuriyeti'nin "Dünya Dili Türkçe" Vizyonu
Türkiye Cumhuriyeti, uzun yıllardır Türkçeyi geniş bir kültür alanının taşıyıcısı kabul eden bir yaklaşımla önemli çalışmalar yürütüyor.
Yunus Emre Enstitüsü’nün yurt dışındaki faaliyetleri, Türkçe öğretim merkezleri, kültürel diplomasi programları, edebiyat çevirileri, burs programları ve uluslararası dil projeleri bu yaklaşımın somut örnekleri arasında yer alıyor.
Bu çalışmaların gördüğü ilgi, Türkçe'nin farklı coğrafyalarda yaşayan topluluklar arasında bir bağ kurma gücüne sahip olduğunu gösteriyor. "Türkçe Konuşan Dünya (TKD)" düşüncesi de tam bu noktada anlam kazanıyor: Dilin yalnızca iletişim sağlamakla kalmadığı, ortak bir hafıza ve kültür alanı oluşturduğu bir dünya düşüncesi.
2021’de “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” Kapsamında Cumhurbaşkanı'nın Konuşması
Bu uzun soluklu çabanın içinde, 2021 yılı öne çıkan duraklardan biri olarak değerlendirilebilir. O yıl yapılan bazı açıklamalar ve düzenlenen etkinlikler, Türkçe'ye verilen önemin kamusal düzeyde daha görünür hâle geldiği bir döneme işaret ediyordu. Bu bağlamda, aynı yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “Dünya Dili Türkçe” konuşması da bu sürecin dikkat çeken metinlerinden biri olarak öne çıktı.
Bu konuşma, Türkçe Konuşan Dünya düşüncesinin başlangıcı değildir elbette. Ancak Türkçe konusundaki devlet yaklaşımının yakın dönemdeki önemli bir yansıması olarak okunabilir.
2021 Konuşmasının Kısa Özeti
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2021’de yaptığı konuşmada Türkçenin bir toplumun kimliğiyle doğrudan ilişkili olduğunu vurgulamış, dil ile hafıza arasındaki güçlü bağa dikkat çekmişti. Konuşmada, ana diliyle bağı zayıflayan toplumların zamanla kimlik sorunları yaşayabileceği düşüncesi öne çıkıyordu.
Ayrıca Türkçenin bugün çok geniş bir coğrafyada yüz milyonlarca insan tarafından kullanıldığı, farklı ülkelerde ana dil, ikinci dil ya da yabancı dil olarak karşılık bulduğu belirtilmişti. Bu durumun Türkçeyi yalnızca ulusal bir dil olmaktan çıkarıp geniş bir kültür alanının ortak dili hâline getirdiği vurgulanmıştı.
Yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 250 milyonu tek millet, tek yürek, tek bilek yapan Türkçe'nin dünyada en çok konuşulan 5'inci büyük dil olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Bugün 35 ayrı ülkede ya ana dil ya ikinci dil yahut yabancı dil olarak Türkçe ile anlaşılabiliyor. Vatanları, bayrakları, devletleri ayrı olan yüzlerce milyon insanı aynı gönül paydasında buluşturan Türkçe'dir."
diye konuşmuştu.
Dilini kaybeden bir milletin hafızasını, benliğini ve hatta inancını kaybedeceğine dikkati çekerek,
"Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır. Gerek dünya tarihine, gerek Türk tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğini görürüz. Avrupa kıtasındaki soydaş toplulukların önemli bir bölümünün dilleri ile bağları kopunca nasıl Slavlaştıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde Afrika'da sömürgecilerin işgal ettikleri yerlerde insanların inançları ile beraber dillerini de hedef aldıklarına şahit oluyoruz. Unutmayınız, vatanı önce dil sonra ordu bekler. Bunun için Türkçe'mize sahip çıkmalıyız. Sadece kendimiz sahip çıkmakla kalmamalı, Türkçe'mizi dünya dili haline getirmeliyiz."
görüşünü paylaşmıştı.
Konuşmada güncel sorunlara da yer verilmişti:
- sosyal medyada hızla artan yabancı sözcük kullanımı,
- anlam kaymalarının çoğalması,
- genç kuşakların klasik metinlerle kurduğu bağın zayıflaması…
Bu başlıklar, Türkçenin geleceği açısından dikkatle ele alınması gereken alanlar olarak ifade edilmişti. Aynı dönemde Türkçeyi merkeze alan çeşitli kültürel etkinliklerin düzenleneceği de kamuoyuna duyurulmuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2021’de yaptığı konuşmada Türkçe'nin dünya dili olması ile ilgili vizyonunu şu sözlerle vurgulamıştı:
“Türkçe’mizi dünya dili hâline getirmeliyiz.”
Bu çıkış, konuşmanın ana eksenini oluşturuyordu. Erdoğan, ana diliyle bağı zayıflayan toplumların zamanla kimlik sorunları yaşayabileceğini ifade ederken dil ile hafıza arasındaki ilişkiye de dikkat çekmişti:
“Unutmayınız, vatanı önce dil sonra ordu bekler.”
Konuşmada Türkçenin bugün çok geniş bir coğrafyada karşılık bulduğu da özellikle vurgulanmıştı. Yaklaşık 250 milyon insanın farklı ülkelerde Türkçeyle iletişim kurabildiği belirtilmiş, bu durum şu cümleyle özetlenmişti:
“Vatanları, bayrakları, devletleri ayrı olan yüzlerce milyon insanı aynı gönül paydasında buluşturan Türkçe’dir.”
Konuşmanın TKD Bağlamındaki Yeri
TKD düşüncesi; tarihsel süreklilikten, farklı coğrafyalardaki canlı dil kullanımından ve kültürel etkileşimlerden beslenen daha geniş bir ufka sahiptir.
Buna rağmen söz konusu konuşma, devletin Türkçe'ye bakışını ortaya koyan önemli bir metin olarak değerlendirilebilir. Bu yönüyle TKD çerçevesi içinde ele alındığında, devlet düzleminde Türkçe'ye nasıl yaklaşıldığını anlamaya yardımcı olan bir durak işlevi görür.
2025 yılında artık Türkçe'yi dijital çağın etkileri, kültürel dönüşüm ve küresel etkileşimler üzerinden yeniden düşündüğümüz bir dönemdeyiz. Türkçe'nin dünyada daha geniş çerçevede kullanılmaya başladığının kolaylıkla gözlemlenebilir olduğu bu dönemde Türkçe'yi Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce gibi yabancı dillerden alınan sözcüklerden mümkün olduğunca arındırarak aslına döndürmek ve tüm Türkçe Lehçeleri'nin birbirini kolaylıkla anlamasını hedeflemek de aynı düzeyde önemli olarak görülmelidir.