OECD: Türkiye’de 15 Yaşındaki Her Üç Çocuktan Biri Telefonsuz Kalmaktan Kaygı Duyuyor
OECD raporuna göre Türkiye’de 15 yaşındaki her üç çocuktan biri telefonsuz kaldığında kaygı duyuyor. 2022 PISA verilerine dayanan çalışmada Türkiye, 45 ülke arasında en yüksek orana sahip ülke olarak öne çıkıyor.
OECD’nin yayımladığı “Dijital Çağda Çocukların Hayatı Nasıl?” başlıklı rapora göre, Türkiye’de 15 yaşındaki çocukların yaklaşık üçte biri dijital cihazlardan uzak kaldığında kendini huzursuz hissediyor. Bu oranla Türkiye, araştırmaya katılan 45 ülke içinde en yüksek seviyeye ulaştı.
Raporun temelini oluşturan 2022 PISA verileri, Türkiye’deki 15 yaş grubu öğrencilerinin %29,6’sının telefonsuz kaldığında kaygı yaşadığını gösteriyor. Türkiye’yi Slovakya (%29,2) ve Polonya (%28,7) izlerken, listenin sonunda Güney Kore (%10) yer aldı. Tüm ülkeler ortalaması ise %17 olarak belirlendi.
Rapor, dijital bağımlılık eğilimlerinin yanı sıra siber zorbalık, bilgi kirliliği, dijital güvenlik ve mahremiyet gibi konulara da dikkat çekiyor. Bulgulara göre, 15 yaşındaki çocukların yalnızca %5’i gizlilik ayarlarını yönetebildiğini belirtirken, %27,6’sı sosyal medyada gerçek dışı içerik paylaştığını kabul ediyor.
OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, dijital dünyadaki risklerle başa çıkmak için tüm paydaşların birlikte çalışması gerektiğini vurguluyor. Raporda ayrıca dijital okuryazarlığı güçlendirmeye ve bilinçli medya kullanımına yönelik politika önerileri de yer alıyor.
Bilgi İçin: Rapor Özeti
Dijital Çağda Çocukların Karşılaştığı Fırsatlar ve Riskler
OECD verileri, günümüz çocuklarının hızla dijitalleşen bir dünyada büyüdüğünü gösteriyor. 10 yaşındaki çocukların %70’i akıllı telefon sahibi, %93’ü internet erişimine sahip. 15 yaş grubu ise neredeyse tamamen dijital cihazlara ulaşabiliyor. Bu geniş erişim; bilgiye hızlı ulaşma, yaratıcılığı geliştirme ve sosyalleşme gibi imkânlar sunsa da çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor.
Aşırı ekran süresi, zararlı içerikler, siber zorbalık, uyku düzensizliği, fiziksel hareketsizlik ve zihinsel sağlık sorunları çocukların refahını olumsuz etkileyebiliyor. Bazı çocukların dijital medyayı kontrol edememesi, bağımlılığa varan kullanımlara yol açarak kaygı, depresyon, yalnızlık, özgüven sorunları ve akademik gerileme gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Riskler her çocuk için aynı düzeyde değil. Fiziksel aktiviteden uzak yaşam, zayıf sosyal bağlar, aile içi sıkıntılar ve düşük psikolojik dayanıklılık gibi faktörler bazı çocukları dijital dünyaya karşı daha savunmasız hâle getiriyor. Bu nedenle sadece ekran süresine odaklanmak değil, çocukların çevresel ve duygusal koşullarını da değerlendirmek gerekiyor.
Yeni teknolojiler hem fırsatlar hem de belirsizlikler yaratıyor. Yapay zekâ (AI) ve sanal gerçeklik (VR); öğrenme, sağlık ve etkileşim alanlarında yenilikler sunarken, aynı zamanda mahremiyet ihlali, önyargı üretimi ve gerçeklik algısının zayıflaması gibi yeni riskler ortaya çıkarabiliyor. Bu nedenle teknolojilerin yaşa uygun ve güvenli biçimde tasarlanması büyük önem taşıyor.
Çözümler ise bütüncül bir yaklaşım gerektiriyor. Hükûmetler, okullar, aileler ve teknoloji sağlayıcıları birlikte çalışarak dijital okuryazarlığı artırmalı; çocukları koruyacak yasal düzenlemeleri güçlendirmeli ve ebeveynlere rehberlik etmeli. Ayrıca çocukların görüşlerinin de politika süreçlerine dâhil edilmesi öneriliyor.
Son olarak, çocukların dijital medya kullanımının sağlığa etkilerini daha iyi anlayabilmek için güçlü ve uzun vadeli verilere ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor. Bu veriler, güncel ve etkili politikalar geliştirilmesinde kritik rol oynuyor.
Kaynak
“How’s Life for Children in the Digital Age?” – OECD, (PDF dosyasının tamamına erişilebilir.)