10 Kasım 2025: Atatürk'ü Neden Giderek Daha İyi Anlıyoruz?
10 Kasım bir anma günü. Peki neyi anıyoruz? Cumhuriyet’in hangi temeller üzerinde ayakta durduğunu... Atatürk’ün bıraktığı miras, bugün hala hukuk, eğitim ve bilim üzerinden kendini gösteriyor.
Her 10 Kasım sabahı Türkiye’de hayat kısa bir süre durur.
Saat 09.05’te çalan sirenler, en kalabalık caddelerde bile bir sessizlik yaratır. Bu sahne, Türkiye’ye dışarıdan bakanlar için her yıl dikkat çekici bir görüntü oluşturur.
Bu sessizlik bir yas sessizliğidir, daha derinine bakıldığında ise ortak bir duruşu gösterir.
İnsanlar o anda geçmişi anarken aslında bugüne bakar:
"Türkiye hangi temeller üzerinde ayakta duruyor?"
Nedir Bu Temeller?
Küller İçinden Çıkan Bir Karar
20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu tükenmişti.
- Devlet yapısı çökmüş
- Ekonomi işlemez hale gelmişti.
- Eğitim sistemi dağılmıştı.
- Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’nun büyük bölümü işgal altındaydı.
- İstanbul’daki yönetim, işgal güçleriyle uyum içindeydi.
Bu ortamda Mustafa Kemal, düzenli bir orduya ya da hazır bir devlet aygıtına dayanmadı.
Siyasi meşruiyeti saraydan değil, halktan üretmeye yöneldi.
Erzurum ve Sivas kongreleriyle direnişin çerçevesi çizildi. Ankara’da açılan Meclis, bu mücadelenin merkezi oldu. Sakarya ve Dumlupınar’da kazanılan zaferler, bu siyasi iradenin sahadaki karşılığıydı.
Ortaya çıkan sonuç şuydu:
Bu topraklarda kader, dışarıdan yazılmayacaktı.
Devleti Ayağa Kaldırmak
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte asıl iş başladı. Atatürk, yeni bir yönetim biçimi kurarken çökmüş bir toplumu yeniden işlevsel hale getirmeyi hedefledi.
- Eğitim yeniden düzenlendi.
- Hukuk sistemi çağdaş normlara göre inşa edildi.
- Ekonomik kalkınma için sanayi ve altyapı yatırımları yapıldı.
- Arap alfabesi Türkçenin ses yapısını karşılamakta yetersizdi; bu durum okuryazarlığı sınırlıyordu. Okuryazarlığı artırmak için alfabe değiştirildi.
- Demiryolları, fabrikalar, okullar ve üniversiteler bu dönemin somut ürünleriydi.
Bu adımların ortak hedefi açıktı:
Toplumun kendi ayakları üzerinde durabilmesi.
1923’te İzmir İktisat Kongresi’nin ardından dile getirilen hedef de buydu:
Milleti çağın ulaştığı uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak.
Bu, belirli bir ülkeyi örnek almak anlamına gelmiyordu. Ölçü coğrafya değil, gelişmişlik düzeyiydi. Hangi toplum bilimi, aklı ve kurumları daha ileri taşıyorsa, hedef orasıydı.
Atatürk’ün koyduğu çerçeve nettir:
Geri kalanı izlemek değil, ileride olanı yakalayıp aşmak.
Bunu sağlayacak araçlar da belliydi:
- bilim
- akıl
- ve işleyen kurumlar.
Atatürk İlkeleri Neyi Korur?
Cumhuriyetçilik, laiklik, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik ve inkılapçılık; çoğu zaman soyut başlıklar gibi anılır. Oysa her biri günlük hayatla doğrudan bağlantılıdır.
- Laiklik, inancın devlet baskısı olmadan yaşanabilmesini sağlar.
- Hukuk devleti, emeğin karşılığının korunmasını mümkün kılar.
- Eğitim, insanın hayatını değiştirme imkanı bulduğu yerdir; toplum da bu yolla ilerler.
- Bilimsel akıl, uygarlığı geliştirir, kriz anlarında çözüm üretme kapasitesi kazandırır.
Bu ilkeler bir ideoloji listesi değil, işleyen bir toplumun şartlarıdır.
Bugün Neden Yeniden Öne Çıkıyor?
Atatürk’ün çizgisi, kriz dönemlerinde yeniden görünür olur. Çünkü insanlar aynı yere çarpar:
- Hukuk işlemediğinde ekonomi büyümez.
- Eğitim aksadığında gelecek daralır.
- Kurumlar zayıfladığında toplum güvensizleşir.
Bugün Türkiye’de yaşanan birçok tartışma, dönüp dolaşıp bu temel sorunlara bağlanıyor. Bu yüzden Atatürk, tarih kitaplarında kalan bir figür olmuyor. Onun kurduğu düzenin neden hala konuşulduğu, yaşanan deneyimlerle yeniden anlaşılıyor.
Dünyanın Gördüğü Lider
Atatürk’ün etkisi Türkiye ile sınırlı kalmadı.
Sömürgeciliğe karşı verdiği mücadele, Asya ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine ilham verdi.
Farklı ülkelerde, farklı siyasi geleneklerden liderler onu saygıyla andı. Elbette bu saygının nedenleri arasında dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri başarısı vardı. Ama bu saygıyı derinleştiren, onun kurduğu devlet modeliydi.
Ulusal egemenlik, hukuk ve modernleşme; evrensel meselelerdi.
10 Kasım Ne Hatırlatıyor?
Bu yüzden 10 Kasım, Cumhuriyet’in ölçülerini hatırlama günü.
Ölçü net: adalet, eğitim, bilim, eşit yurttaşlık.
Sirenler çaldığında insanlar duruyor. Bir saygı duruşu bu.
Zihinleri ise durmuyor; ortak bir düşünme halindeler.
Ülkenin nasıl ayakta kalacağı ve nasıl ilerleyeceği sorusu yeniden soruluyor.
Her nesil, bu soruya kendi zamanının koşulları içinde cevap arıyor.
Atatürk’ün bıraktığı miras tam olarak burada duruyor:
Hazır cevaplar değil, işleyen bir akıl.
Bugünden Bakınca
Atatürk hakkında okudukça, geçmişi değil bugünü daha iyi anlamak mümkün oluyor.
Çünkü onun bıraktığı miras, toplumun nasıl daha iyi işleyeceğine dair bir kılavuz sunuyor.
Toplumun Atatürk’e yönelik güçlü bağlılığı da büyük ölçüde buradan beslenir.